28 Kasım 2014, Cuma
20:30 - 22:00
Ücretli
0 850 333 99 11
Soluk soluğa izlenen ve izleyiciyi 90 dakika boyunca adeta koltuklarına mıh' layan, Zafer Diper' in olağan üstü oyunculuğu ile bezenen harika bir eser.
Eğer hala izlemediyseniz veya bu oyun bir kez daha izlenir diyenlerdenseniz, salon sizi bekliyor...
İkinci Dünya Savaşı’nda, bir hücreye yiyeceksiz-susuz ve çırılçıplak bırakılan-tutsak yedi Sovyet askerin yaşam savaşımı...
Onbirinci günde kura çekerek (diğer yoldaşlarının yaşayabilmeleri adına) içlerinden birini “yeme” yargısı...
Kurtarıldıkları altmışıncı günde geriye sağ kalan yalnızca iki kişi...
Bilincini yitirmiş binbaşı Rubin ve yüzbaşı Vukhov...
Vukhov’un başlarından geçenleri askeri heyete (izleyiciye) rapor etmesi ve hakkında verilecek yargıyı beklemesi...
Vukhov’un yaşadığı olağanüstü deney; savaş sırasında Nazilere tutsak düşmesi ve Sovyet ordusunun yaklaşması üzerine Almanların kaçıp, tutsak Rus subaylarını kapalı bir hücrede aç ve susuz bırakmaları, onların da sağ kalabilmek için birbirlerini çiğ çiğ yemeleri. Bu türden olaylar tek tek, yer ve zaman belirterek ele alındığında elbette olağanüstü sayılabilir. Ama bu olayların sayıları arttıkça ve her yerde yaşanmaya başlayınca herkese olağan gelmeye başlar. Asıl korkunç olan da bu olağanüstü deneylerin olağanlaşmasıdır aslında. Vukhov bu yüzden yargılanmak istemektedir. İşlediği suçun onulmaz acısını ceza çekmenin acısıyla dindirmek için değil, işlenen cinayetin bireysel bir suç olmadığını, ortak bir sorumsuzluğun sonucu olduğunu kendisini yargılayacaklara anlatmak, yargının sorumluluğunu bir salgın gibi yayılan ortak suçluluk duygusuyla kendileri gibi düşünmeyen herkesi sorumsuzca yargılayıp cezalandıran yargıçlara insanca bir dille anlatmak için seyircinin karşısına çıkmaktadır... Yargı’nın Barış Yılı’nda (1986) oynanması bence bu yüzden önemli, bu yüzden anlamlı.